28 Ekim 2010 Perşembe

Melek


Çok seviyorlardı birbirlerini ama kavga etmişlerdi yine. Hiç sevmezdi böyle durumları ama kendine de dur diyemezdi. Haksızlığa uğradığında ya da kendini haklı bulduğunda çılgına dönerdi. Zaten minik kızı karnına düştüğünden beri bir duygusaldı. Neden üstüne gelirdi ki o da? Neden kavga ederlerdi? Çok gergindi, kabul ediyordu ama onunda biraz anlayışlı olması lazımdı. Biricik sevgilisinin, biricik eşinin, hayatının.

Nedense onunla hayatını birleştirdiğinden beri hep böyle kavga ederlerdi. Daha tahammülsüz bir adam, bir sevgili olmuştu Andrew. Belki de bir eş olmuştu.

Harika bir evde yaşıyordu. Bebeği olduğunu öğrenmeden önce harika bir mimardı, şimdi ise bebeği için tasarlıyordu, çiziyordu. Harika bir hayatı vardı. Birde şu Andrew’le nedensiz kavgaları olmasaydı. Nedensiz olduğunu biliyordu. Kendi de çok iyi biliyordu ama o an öyle çok üzüyordu ki kendini. Andrew de bile bile üzerine geliyordu Victoria’nın. Andrew biraz rahat ve durumu gayet iyi bir ailede yetişmişti. Annesi ve babası doktor olan bu adam, ailesinin seyahatleri nedeniyle hep tek başına yaşamıştı. Bundan şikayetçi olmamış aksine kendide bu mesleği seçmişti. Victoria ile evlenmeden öncede birlikte yaşamışlardı 3 sene. Evlenmeye hiçbir zaman zorlamamıştı Victoria. Sürpriz olarak göl kıyısında bir ev almıştı Andrew. Victoria’yı oraya götürmüştü. Gözlerini kapamış, evin gölü gören camından dışarıya doğru bakarken gözlerini açmış “Bu evi benim küçük mimarımın dekore etmesini istiyorum.” demişti. Victoria sevinçten çığlıklar atarken boynunda “Benimle evlenir misin?” diye sormuştu. Sevinçten ağlamıştı Victoria, Andrew de öyle tabi. İlk defa ağlarken görmüştü o zaman onu. Zaten sonra hiç ağlamamıştı Andrew. Victoria’nın yalnız ağlamasına izin vermişti.

Şimdi de yalnızdı işte. Yalnız bırakmıştı onu, sinirlenip gitmişti Andrew. Kesin yine arkadaşlarıyla buluşmuştu. Victoria’yı öyle ağlarken bırakmıştı. Karnında minik kızıyla. Yalnız bırakmamıştı aslında, minik kızı bebeği yanındaydı. Onun için güçlü olmalıydı. Ama böyle durumlarda Andrew teselli etmezken yapamazdı ki. Ağladı hep, minik kızıyla ağladı. Bekledi Andrew’i. Büyük salonda uzandı, ağlarken uyuyakalmıştı koltukta. Sabaha karşı Andrew geldi. Victoria hala uyuyordu. Andrew onu fark etti, aldı kucağına yatağına götürmek için. Victoria gözünü araladı. “Özür dilerim” diye fısıldadı Andrew’in kulağına. “Seni seviyoruz” dedi, minik kızıyla kendi adına. Andrew dudak kenarından gülümsedi acıyla, yaptıklarından pişman olmuş gibi. Kısık bir sesle buruk bir “Üzgünüm” dedi. Victoria, “Seni seviyorum” dedi kısılmış sesiyle. “Bende…” diyebildi sadece Andrew.

Yatakta uyuyamadı Andrew. Victoria’yı izledi hep. Eşini izledi, çocuğunun annesini. Bir ara, öğlene doğru uyuyakaldı. Victoria uyandı. Andrew’e doğru baktı, yanındaydı, çok mutluydu şimdi. Andrew elinden tutmuş uyuyakalmıştı. Yanağına minicik bir öpücük kondurdu. Çok hafiflemişti, kendi elleriyle biricik aşkına kahvaltı hazırlamak istiyordu. Bir ağrı hissetti sırtında, kasıklarında. Bebeğini dün çok üzmüştü, ondan da özür dilemeliydi. Özrüne günaydın diyerek başlamak istedi. Elini karnına götürdü. Bir ıslaklık hissetti. Eline bakmak için kalktı ve bir çığlık attı.

Andrew uyanmıştı. Rüyada mıydı hala yoksa gerçek miydi anlayamadı bir an. Bembeyaz yataklarında Victoria kan içerisindeydi ve donmuş bir şekilde bacaklarına, karnına bakıyordu. Beyaz geceliğinin etekleri kıpkırmızıydı. Ağlamaya başladı Andrew. Victoria şoktaydı yüksek sesle ağlıyor bağırıyordu arada nefesi kesildikçe susuyordu. Kızları yoktu artık. Minik bebekleri yoktu. Victoria’yı kan içerisinden çekti çıkarttı biraz daha kenara doğru. Kendine doğru çekti, bacaklarını da karnına doğru. Gözlerini kapattı elleriyle, o eve ilk defa getirdiği an gibi ama bu anda sevinç değil acı vardı. Daha fazla acı çekmemeliydi Victoria. Bir yandan Andrew de ağlıyor bir yandan “Geçecek.”diye bağırıyordu. Geçmeyeceğini biliyordu. “Görme! Yok, görme!”diye bağırmaya devam etti. Victoria’nın kulağına “Ben varım, ağlama”diye ağladı.

 Victoria’nın gözlerini kapamış elleri titriyordu şimdi. Katildi Andrew artık, minik kızının katili. Dün gece birlikte olduğu bir kadının dudakları vardı kızının kanında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder