10 Ocak 2011 Pazartesi

II Bar



Bu barın önünde otururken bedenimden uzaklaşıyorum, içkilerin arkasında yer alan aynadan bedenime bakıyor ruhum. Saçlarımda kıvrımlar, dalgalar. Şaraptan sonra net olmayan hayat, kim bilir kaçıncı? Kaçıncı net olmayan gecem bu. Sensiz ilki. Sana duyduğum aşktan beri ilki. Benim olmadan, benden gittiğinden beri ilki. Hep güldüğüm sarhoş halime şimdi nefretle bakıyor ruhum. Gerçek yüzünü görüyor herhalde. Sensiz olan yüzünü fark etti. Bu düşünceyi uzaklaştırmak için kadehimi uzatıyorum. Şarap mı diyor barmen, hayır anlamında başımı sallıyorum. “Daha sert bir şeyler olsun.” Bunu söylerken yanımda birinin oturduğunu fark etmiyorum. Hoş eller, benim ellerimle aynı hizaya geliyor. Sarhoş olan ruhum birinin bana baktığını sonra algılıyor. Bakıyorum, sensin. Öyle kalakalıyorum, konuşamıyorum. İçimdekileri boşaltamıyorum. Gözlerimden aşk fışkırıyor. Bir yandan da gözyaşı. Neyin gözyaşları bunlar.. Mutluluğun mu?
Güzel kadınım yanımda oturuyor. Bana bakıyor aşk dolu gözlerle. Ağlama diyen bakışları var. Hiçbir zaman kıyamaz bana. Bana kıyamaz fakat en çok o acıtır canımı. Hayatta en çok o acıtır. Ama o gece elimden tutuyor ve sana geldim diyor bana. Stresli olduğu gözlerinden belli birazda korkak. Korkak fakat aşık. Bende ise yılların verdiği rahatlama var. Sevdiğini elde etmenin vermiş olduğu mutluluk. Bu biraz başka. Bu hayat mutluluğum, gözlerimin içi parlıyor.
O eller korka korka tutuyor ellerimi. Çok hafifler, hiç yokmuş gibi. Sarsam kaybolacakmış gibi. Ama ben sarılmak, öpmek, koklamak istiyorum. Ömrümün sonuna kadar sarılmak öpmek. Bunu anlamış gibi, aklımdakileri okurmuş gibi muzipçe gülüyor. Bu her zamanki gülüşü. Hep gülen yüzü bana yine aşkla gülüyor.
Çekiyor beni oradan, çıkartıyor. Saniyelik geçişlerle çıkıyoruz o barlar sokağından.
Kırmızı bir elbise giymiş, kırmızı minik topuklu bir de babet. Çekiştiriyor beni olgun minik kızım. Kendimi motora binerken görüyorum. Biraz sarhoşum, şüphe diyorum. O, belime sarılmışken kendime değil de ona bir şey olur diye endişeli gözlerle ona bakıyorum. Yine anlar gibi gülümsüyor. Evet, beni anlıyorsun sen. Bir sorun olmaz der gibi başını omzuma gömüyorsun. Gülüşünü görmesem bile hissedebiliyorum. Benimle korkmuyorsun. Motoru çalıştırdığım gibi evin kapısına geliyoruz. Sen içeri çekiyorsun beni, çoktan açmışsın kapıyı beni içeri davet ediyorsun. Sarhoş ruhum algılamaya çalışırken dudakların çekiyor beni içeri. O kadar fazla ki çekim kuvveti, bir şey anlamama gerek kalmıyor. Bana bakan o siyah iri gözlerin… Tek gördüğüm o. Sen benimsin işte, bana geldin. Bana gülüyorsun. Saçların yatağımda. Teninin kokusu burnumda taze taze hem de. Her nefes alışımda sen. Tenin elimin altında, vücut hatlarında. O kadar yumuşaksın ki dokunurken korkuyorum. Çok zarifsin. Gözlerin kapalı daha narinsin. Daha minik, korunmaya muhtaç. Sevilmeye muhtaç. O yüzden daha sıkı sarıyorum çıplak bedenini. Sahipleniyorum seni. Tenim sıcak tutuyor seni, daha da yaklaşıyorsun. Biraz kımıldanıp sarılıyorsun. Yüzünde o endişe yok sabaha karşı, mutluluk var. Huzur var, ben varım. Biz varız.  Benim kollarımda sabaha karşı bir melek var.
 Susadığımı hissediyorum ve alıyorum bir yudum. Sert içki birden bire yüzüme dönmemi sağlıyor. Müzik kesiliyor birden bire derinleşiyor her şey. Barın kapısının çarpmasıyla irkiliyorum. Kırmızı elbiseli bir bayan sevgilisinin kollarında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder