18 Nisan 2011 Pazartesi

Yolundan çıkan deneme; Aşk



Aşk bir okyanus. Benim korktuğum cinsten. Derin, dibi görünmeyen; dibinde binlerce iğrençlik, kabalık, insandışılık olan okyanus. Ya da bir dağcı işi aşk, benim cesaret edemediğimden. Parmaklarımı donduran soğuk aşk, çığ altında bırakan karlar altında kalan kalbin. Bu yüzden okyanus belgesellerini veya dağcılık hakkındaki programların tamamını izleyemem. Belgesellerin sonu gelmez, insanın canı sıkılır zaten, aynı aşk gibi.
Aşk acımasız. Bencil! Bencil aynen egoizmin temellerini atan filozoflar kadar bencil. Öğrencilere bu kadar acımadan. Aşk kalpte kalsaydı ne güzel olurdu değil mi? Ya da başka bir yerimizde, söküp atması kolay olan.
Beyinde olmamalı kesinlikle! İnsanın düşünme gücünü ele geçirmemeli. İnsan nedir ki düşünce olmadan. Bir tavşandan farksız? Veya su aygırından? Seven insan kalbinin yanında beynini de vermemeli. Kalbiyle sevip beyniyle yönetebilmeli, mantıklıyı düşünebilmeli. Tahammül etmeli kimi zaman fakat yeri geldi mi de “yeter artık” demeyi bilmeli.
Aşk bir şarapçının ağzından çıkan küfür kadar basit değil. Evet aşk basit değil. Küfür hiç değil. Doğru olanı bilmek aşk. Küfür dolu ağızlarımızda aşk sözcüğünü bir kenara ayırabilmek. Mutluluk, mutluluğu paylaşmak bazen en güzel sözlerle.
Yalan hiç değil aşk. Korkusuzca, sonunu düşünmeden söylenmiş bir yalan asla değil.
Aşk tamamen aptal işi. Aptallık! Saçmalık! İnsanın içini kemiren kurtçuk! Bencil olan insan neden aşık olsun ki! Bencilliği azalsın, başkasını düşünsün diye mi? Neden!?
İnsanın içinde allem edip kallem edip yine çıkmıyor mu bencilliği. Kendimizi hiç mi düşünmüyoruz. Hepimiz melek miyiz! Yapmayın tanrı aşkına.
Aşkta bir taraf aptal bir taraf bencil sadece..