21 Temmuz 2019 Pazar

Özrümü kabul ediyorum.



Biraz zaman tanı kendine;
tekrar bakmak, öğrenmek için,
tekrar gülebilmek için,
tekrar dokunabilmek için,
tekrar yaşamak için hayatı..
kendine biraz zaman ver;
kendini bulmak için yalnızca,
kendin için yalnızca, senin için!
Aşman gereken bir süre var,
Ve bunu ancak yalnız başıma yapabilirim.
yapabilirsin diyorum!
çünkü inanıyorum.
dibin bir aydınlığı var..
gökyüzünü görebiliyorum;
kokusunu alabiliyorum, hissedebiliyorum.
öyle bir his ki bu;
tüm hücrelerime nüfus ediyor..
öyle bir his ki bu canlı hissettiriyor.
içimden gelen bir şeyler var;
kendimi duyabilmek için,
kendime tanıyabilmek için,
tekrar tanışabilmek için,
barışmak için,
kendimi affetmek için..
benim en çok zamana ihtiyacım var.
içimdeki şevkate inanıyorum.
her şeye inanıyorum bir çocuk gibi!
kendime inanıyorum!
kendimle yüzleşmem gerek,
doğru adımlar atmak için,
tekrar yolu bulabilmek için,
önce kaybetmem gerek!
Battığım yerden yalnız başıma çıkmam gerek.
kendi sezgilerimin, duygularımın,
ve aklımın, beni iyileştirmesi için
iş birliği yapması gerek
öğreniyorum..
öğreneceğim!
düşünceler, yoğun bulutlu olsa da kafamda..
birbirine karışsa da hepsi,
çözemesem de düğümleri..
yapmam gerekenler var.
okumam gerekenler var.
yazmam gerekenler var.
dinlemem gereken bir sürü nasihat var!
hatalarımla yüzleşmem gerek!
kendimle barışmam gerek!
Ben bugün kendimle barışmak için adım atıyorum.
kendime bir adım yaklaşırken biliyorum ki
ben bir adım gelene on adım giderim.
bir ömür giderim...
bir ömür kendimle geçirebilmek için,
önce kendim olmam gerek.

23 Mayıs 2019 Perşembe

Kadehim hayata




yeni bir sayfa açmak istiyorum kendime
masa o kadar dağınık ki bulamıyorum kağıtları.
gün ağarıyor.
aklım geçmiş gibi yalan dolan.
hakikat ya da serap mıydı tüm bunlar. yoksa göz açıp kapayıncaya bir mumun alevi gibi sönen rüyalar mı.
hiç bilmiyorum, göremiyorum.
nolur bir ışık ol bana.
nolur küllerimden yeşert beni
kor olmuş yanan kalbimi
yalvarıyorum sana ama sesim çıkmıyor.
mücadele edemiyorum, sevmeyi bilmiyorum,
nolursun ellerimden tut ne olur.
düşüyorum, hem de çocukken oynadığım oyunlarda vurulup öldüğüm gibi,
oyunun sonunu önemsemeden
son bir buse için, son bir an
kayıyorum ellerinden, üstüm kan revan,
bir yara var vücudumda çok derin.
kanıyorum.
nolur kollarına al beni,
gözlerimi belki de son aralayışımda
umut ışığım sen ol.
dönülmez yolun sonunda parıldayan ışıltım
gözlerimi kamaştır yeniden
ruhumun bedenimden uçması gibi
tüm yaralarımı sar zamanla
aklım darma duman
bir yudum daha alıyorum aşk şarabından
son bir ümit, son bir uyanış
hayal ediyorum,
hissediyorum çok derinlerden bir sızı
göğüslerimi sızlatan bir ah
keşkeler dilimi parçalamış
korkuyorum sesimi çıkarmaktan
korkuyorum farkına vararak kendime yabancılaşmaktan
unutmak istiyorum
kendimi unutmak,
benliğimi kaybetmek yeniden bulmak için
bilmediğim bir iklimin bilmediğim bir baharında
sarı bir papatyayım ben
güneşe yüzümü döndüm açıyorum
acıyorum.
kadehimi hayata kaldırıyorum.

12 Mayıs 2015 Salı

Kırık


kime acıyorum biliyor musunuz?
darwin'den bu yana biyolojiye zaman harcayan bilim adamlarına.
bu harika dünyayı açıklamaya, tanımlamaya ve öğrenmeye çalışanlara.
en zor şartlarda bunu yaparak tüm hayatını harcayanlara.
ve hâlâ evrim teorisini sorgulayan birilerinin olduğunu şu an duyanlara.
çünkü o yehova'ydı. yehova, her şeyi yarattı ve yaratılış altı gün sürdü...
4.5 milyar yıl değil yani! bu sizi kusturmaya yeter! embesil sürüsü! ama size bir şey söylememe izin verin. yehova tevrat’taki tanrıdır. dünyanın %80'inin önünde diz çöktüğü tanrı bildiğimiz en kötü insanlardan bile daha kötüdür. incilinizi kontrol edin. onu dikkatlice okuyun. yehova, geri kafalı ve kibirli olan, etnik temizlik yapan çocuk kurbanlar isteyen ve insanların inançlarını sadistçe test eden bir manipülatör bir sadist, bir katil, bir ırkçı, bir kadın düşmanı ve bir homofobiktir.
huzurunda tevazuyla diz çökelim ve ona şükranlarımızı sunalım diye cenneti, yeryüzünü ve insanlığı yarattığı besbelli olan bir diktatördür. ben bunun için yaratılmadım. öyle bir tanrı'dan emir almıyorum. ben bundan çok daha iyiyim.
ben... ben bir maymunum. ve korkuyorum. dostlarıma karşı nazik olmam gerektiğini aksi halde suratıma bir yumruk yiyeceğimi biliyorum.
bunun için bir tanrı'ya ihtiyacım yok.
korktuğumuz için tanrılar yarattık. korkudan dolayı, cehaletten dolayı.
eğer birisi bugün yıldırım tanrı'nın öfkesidir deseydi ne derdiniz? yüzlerine gülüp geçerdiniz.
---------------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
elise (alabama): - biliyordum. aslında hep biliyordum.
gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu.
uzun süremeyeceğini.
hayatın böyle olmadığını, cömert davranmadığını.
birini sevmemelisin, birine bağlanmamalısın hayat seni kıskanır.
elinden her şeyini alır ve yüzüne güler. sana ihanet eder.

20 Mart 2015 Cuma

taslak

Denizi bir kac gemi isigi aydinlatiyor somine ise evi. Sominenin atesi buyuk salonun butun isigini karsilamis onunla da kalmayip dev pencerelerin arkasina suzuluyor. Havuzun baslangici belli sonu denizle birlesir gibi gozunu yaniltiyor insanin sanki denize acilmak gibi. Genc bir adam yalnız salonda. Sonbaharı kışa bağlayan bu aylarda yağmursuz geçen nair günler bunlar tadını çıkartıyor. Sigarasından bir yudum alıp sarap koymaya gidiyor kendine. Mahzen bir alt katta goz karari iyi oldugunu dusundugu kirmizi sarabi sisesiyle cikartiyor mutfaga. mutfakta isiga gerek yok sominenin isigi acik beyaz mutfaga vuruyor. Sarabini siyah mermer tezgaha koyup yarisi bitmis sigarasini aliyor camin kenarina gidiyor karanlik ve agir hava yildiz yok belki de hata yaptigini dusunuyor burayi alarak ama bu manzara icin her saati yagmurlu olsa da deger. Sigarasinin son nefesini cekiyor gozleri kapali isindigini yandigini hissediyor pencereyi araliyor pencere daha cok aralaniyor gozlerini actiginda siyah saten gecelikli bir kiz sarabi alip yuzunu cevirip merdivenlerde cikmaya baslamis bile. Yuzunu goremiyor sanki sanki sominenin isigi gibi sari sicak bir alev yaniyor icinde. Kosarak cikiyor merdivenleri. Ust kat karanlik teras kapisi tamamen acik iste o kiz orda bir kac adim atiyor kiz sarabindan bir yudum aliyor, sanki kafasinda kizin gulusleri dokunuslari teni nefesi gidip geliyor goruntuler ona her adim attiginda. Kafasinin icinde goruntulere uygun bir ritm bir muzik degil bu anin bir sarkisi yok belki de bir ritmi var. Terasa yoneliyor yatagin yanindan gecerken yine o goruntuler olusuyor zihninde; yataktaki goruntuler, boguk gulusler, sari saclar ve tenine dokunurken icini urperten o duygu. Terasin kapisina geldiginde "Sen" diyebiliyor dudakları istemsizce. Sesi öyle belirsiz ki kendi sesini kendi bile duyamamış sanki. Sonra sarı bukleler savruluyor kız ona doğru dönüyor gelişini farketmiş gibi, sarhoşluğunu, şaşkınligini goturmek istermis gibi kendi sarhos etmek istermis gibi. Oyle bir gulumsuyor ki yine o sari sicakligi icinde hissediyor gun batimi gibi. Gulumseyip beyaz ellerini uzatiyor ona kendi kalbine davet edermiscesine ictenlikle. İcinde durduramadigi engel olamadigi bir ozgurlugun kapilarini aciyor ona dogru. Kiz elinden tutup kendine cekiyor adami oyle narin kibar ki dokunusu icinden gecirdigi onu hissetmek onunla sevismek istediginden utaniyor bir anligina. Kiz opuyor yanagindan adami her hucresi hissediyor her hucresi urperiyor adamin. Gulumsuyor yine optukten sonra, bu kizi opusmek gulduruyor kendisini ise heyecanlandiriyor.

22 Şubat 2015 Pazar

Anlamazlar

Ağlamadım ben
Ne güzel değil mi
Ağlamadım deyip gurur duyuyorum
Aslında ağlamamakla ne büyük bir kötülük yapmışım kendime
Çok uzun zaman geçti
Bir şeylerin üzerinden
Bir şeyler..
Yaşanmışlıklar..
Keşke o zaman bağıra bağıra ağlasaydım
Üzüldüğümden değil
İçimdeki pislikleri, yaşadığım her kötü anı..
kusmak için

Neden diye sormayı geçeli çok oldu
Belki de sormadım hiç
Kaçtım
Neden be
Neden...
Bu şekilde başlayan çok soru var
Çok öfke
Çok yakarış

Bazen içimden bunları anlatmak geliyor
Kitap yazacak kadar olmuş mudur diye düşünüyorum
Sonra insanlar dert kitabı mı okur aptal mısın diyorum
Bir çeşit rahatlama işte benim ki
Sonra anlamazlar diyorum
En yakınların anlamadı
Ya da en yakının dediklerin
Sonra da boşver kendini yorma diyorum.
Belki bir gün yazarım
Yazacağım gün umarım kelimeler gibi öfkemde akar gider.
Umarım

Başa Çıkma Sanatı
























Kusmak istiyorum şuan, yazmak dahi istemiyorum 
Ama bu hisleri yazmalıyım
Yavaş yavaş hissizleştiğimi hissediyorum.
Buna izin vermemeliyim,
sakinleşmeli, nefes almalı
önüme bakmalıyım.
Kontrol etmeliyim
Kontrol etme huyuma bayılıyorum ayrıca bunun anasını da sikeyim
Kafamın içinde kertenkeleler beynimi kemiriyor.
Düşünmek istemediğim şeyleri kemirip canımı acıtıyorlar.
Hatırlatmıyorlar sadece canımı yakıyorlar.
Mutlu değilim ya
Anasını sikeyim mutlu değilim.
Boğazımı iki el sıkıyor sanki, 
Kaldırıp beni duvarlara vuruyor tüm gücüyle
Sıkıyor, nefessiz kalıyorum.
Gözlerimi kapatsam karanlık açsam karanlık
Kendimi kaybediyorum, kendimi toplamam gerek.
Gözlerimi açıp görmem gerekli olanları görmem gerek.
Gözümün önündeki karanlık perdeyi sikeyim
Gözümün önündeki mutluluktan tülleri de.
Net görmek istiyorum amına koduğumun hayatını gerçekleriyle.
Gerçeklerini sindire sindire, 
karnıma yumruk atmasına izin vere vere görmek istiyorum.
Kanlar içinde kalmak
O kanları tükürüp devam etmek istiyorum.
Ben kazandım! Yenilmedim!
diye bağırmak istiyorum.
Hiç adil değil kodumun hayatı.
Boğazımda iki el varken ne adil ki.
Benim canım ne ki bana böyle yapıyorsun be hayat
diyemiyorsun hayata
Nasıl güçlendiğimi, nasıl onu oyaladığımı 
Nasıl alt ettiğimi biliyor
Bir kaç kez işe yaramıştı öğrendi pezevenk.
Ağız dolusu küfür etmek
sonra kendime tokat atmak istiyorum
çok gerginim.
Birinin bana güçlü bir darbe indirmesi gerek hayattan daha güçlü
Ağlamam gerek bağıra bağıra.
Bağır çağır küfür etmem gerek
Dişlerimi sıkmamam gerek
Bu yüzden yazıyorum ama
Kalbim acıyor.

Mutsuzum.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Eskizin arasına düşen küller

Yazacağım yazı bir hikaye değil, anı değil, bir şeye bir kesime yönelik değil. Aslında hem sıradan hem kabullenemediğimiz, içimizde olan ama düşünmekten kaçtığımız bir şey belki de. Bir yere varmayacağım, bir ana düşüncem yok, boşluktan da yazmıyorum. Sadece uyandım ve yazıyorum. Yazmadığımı fark ettim çünkü. Yazamadığımı da.. konu kaygısı çok detaya girme sonunu getirememe toparlayamama vs vs. Çoğumuzun da hayatı böyle değil mi zaten. Kimsenin hayatı siyah beyaz vintage kareler gibi değil. Ya iyi ya kötü yok olsa da olur olmasa da olur şeyler de var. Vurunca etkisizleşen şeyler de var ağır darbeler de. Hepimizin üstesinden gelme yolları da farklı. Kimi sigara içer kimi ? 
Hakikaten sigara içmeyenler ne yapıyorlar çünkü sigara içenler içindeki zehiri zehirle atar.
Sigara içmenin de bir adabı var. Önce kahveni yaparsın, bir elinde kahven varken diğer elinde kül tablası sessiz bir yer bakarsın –kendini dinleyebileceğin bir yer- sonra oturursun ya da ayakta göremediğin son noktaya odaklanırsın belki yaşlar süzülür yüzünden belki düşünceler akıp gider belki kalbin parçalanır duygularından belki senin için sadece yemek sonrasıdır o zıkkım. Ağzına belki paketten koyarsın sigarayı belki narince alırsın ister zippoyla çakarsın ateşini ister kibrit çöpüyle hepsi de ateş değil mi sonuçta körükler düşünceleri.. Sanki kurtuluşun gibi çekersin sigarayı içine içine, ben dumanı dişlerimin arasından çekerim daha derine ve yavaş yavaş bırakırım dumanını içimden dudaklarından tütüşünü izlerim, biraz izler boğazımı yakana kadar bekler sonra üflerim dışarı zehiri, gözlerimi hafif kısarak. İçim ürperir ilk çekişte ama sonra akıp gider her düşünce gibi içimden duman. Sigaranın da bir adabı var.