8 Haziran 2013 Cumartesi

Eskizin arasına düşen küller

Yazacağım yazı bir hikaye değil, anı değil, bir şeye bir kesime yönelik değil. Aslında hem sıradan hem kabullenemediğimiz, içimizde olan ama düşünmekten kaçtığımız bir şey belki de. Bir yere varmayacağım, bir ana düşüncem yok, boşluktan da yazmıyorum. Sadece uyandım ve yazıyorum. Yazmadığımı fark ettim çünkü. Yazamadığımı da.. konu kaygısı çok detaya girme sonunu getirememe toparlayamama vs vs. Çoğumuzun da hayatı böyle değil mi zaten. Kimsenin hayatı siyah beyaz vintage kareler gibi değil. Ya iyi ya kötü yok olsa da olur olmasa da olur şeyler de var. Vurunca etkisizleşen şeyler de var ağır darbeler de. Hepimizin üstesinden gelme yolları da farklı. Kimi sigara içer kimi ? 
Hakikaten sigara içmeyenler ne yapıyorlar çünkü sigara içenler içindeki zehiri zehirle atar.
Sigara içmenin de bir adabı var. Önce kahveni yaparsın, bir elinde kahven varken diğer elinde kül tablası sessiz bir yer bakarsın –kendini dinleyebileceğin bir yer- sonra oturursun ya da ayakta göremediğin son noktaya odaklanırsın belki yaşlar süzülür yüzünden belki düşünceler akıp gider belki kalbin parçalanır duygularından belki senin için sadece yemek sonrasıdır o zıkkım. Ağzına belki paketten koyarsın sigarayı belki narince alırsın ister zippoyla çakarsın ateşini ister kibrit çöpüyle hepsi de ateş değil mi sonuçta körükler düşünceleri.. Sanki kurtuluşun gibi çekersin sigarayı içine içine, ben dumanı dişlerimin arasından çekerim daha derine ve yavaş yavaş bırakırım dumanını içimden dudaklarından tütüşünü izlerim, biraz izler boğazımı yakana kadar bekler sonra üflerim dışarı zehiri, gözlerimi hafif kısarak. İçim ürperir ilk çekişte ama sonra akıp gider her düşünce gibi içimden duman. Sigaranın da bir adabı var.