17 Mayıs 2013 Cuma

Sınava girecek arkadaşlara tavsiyeler



-Lisede orta düzey bir öğrenciyseniz, konularda küçük küçük eksiklikleriniz varsa dershaneler başlamadan önce hızlıca birkaç hafta eksiklere bakmanızı öneririm.
-Dershanenin başında o hızlı tempoya herkes kapılır bir hafta güzel çalışır ama kesinlikle bu çalışmayı abartarak aman ben böyle bir yıl giderim demeyin, kesinlikle gidemezsiniz. Giden öğrencilerinde zaten kimler olduğunu biliyorsunuz zaten.
- 2 hafta düzenli çalıştım aman bu hafta gezeyim izin vereyim demeyin. Biliyorum hiçbiriniz bunu demez, günler dışarda akıp gider. Bugün bunu yaparım yarın çalışırım yarın annemle çıkarım haftasonu çalışırım asla olmaz.
-Çalışılacak günler asla gelmez. Şimdi hiç havamda değilim demeyin zorlayın biraz bakın, adım atın ki o sizi sonra geri dönmeniz için teşvik etsin aklınızı kemirsin.
-Eksik olduğunuz konuyu atlamayın. Ben bu soru tipini çözemiyorum anlamış olsam bile hep yanlış yapıyorum demeyin. Soru örneğini çözdürün.
-Genellikle ilk başvurulan öğretmenlerdir. Ama bazen arkadaşlarınız da yardımcı olabilir. Çözemediğiniz soru tipini arkadaşınıza çözdürün onun gittiği yolu daha kolay benimsersiniz.
-İlk sınavda iyi yapmak önemli fakat ikinci sınav kesinlikle daha çok önemli. İlk sınavda düşük yapıp seneye kalacağım diye salmayın.
-Zeka gerektiren konuların derslerin her zaman daha önemli olduğunu unutmayın. Tarihe göre Matematik daha önemli. Matematikte de kendi içinde daha az net yapılan(zor) konular daha önemli. Bunu zaten kimse yapamıyor diye bırakmayın. Siz yaparsanız öne geçersiniz.
-Başkalarıyla kendinizi karşılaştırırken çok fazla abartmayın. O gerizekalı bile ne yaptı ben yapamadım demeyin çünkü o gerizekalı sizden daha gerizekalı olduğunu bildiği için düzenli ve azimli çalıştığı için sizi geçmiştir. İnsanları küçümsemeyin.
-Bu sınavın sizin geleceğinizi şekillendireceğini unutmayın. Üniversiteniz size iş bulacak istediğiniz hayat standardında yaşatacak istediğiniz arkadaşlar edinmenizi sağlayacak.
- Ben yapamıyorum bırakıyorum demeyin.
- Azla yetinmeyin her zaman daha fazlasını isteyin.
-Çözdüğünüz kaynaklar size yeterli geliyorsa zorlayın. Dershane kitabının yanında Birey B çözmek gibi. Sonra da Birey B yanında Celal Aydın Yayınları gibi.
- Soruların zorluğuna takılmayın o sayfa da 10 soru varsa hepsini çözmek zorunda değilsiniz ikisini veya üçünü çözseniz bile yeterli.
-Arkadaşlarınızla vakit geçirmeye başladığınız anda ipin ucunu yakalayamazsınız. Sosyal olun ama sorumluluklarınızı da bilin. Gezeceğiniz arkadaşınız da olsun birlikte soru çözeceğiniz dershaneye gideceğinizde.
-Çevrenize sizi tetikleyecek hırslandıracak insanları bulundurun. İnek tiplerin dışında entel sıradışı bakış açılı zeki arkadaşlarla gezin.
-Kitap okumak kesinlikle çok önemli. Hızlı okumanın dışında sorunun çözümüne hızlı gitmenizi pratik olmanızı mantığınızı kullanmanızı da sağlar.
-Size ağır gelen gereksiz gördüğünüz sınavları önemseyin. Edebiyat konusunda bu şekilde ne kadar ezber soru yazar eser çözerseniz kar.
-Edebiyatta saçma kısaltmalar tekerlemeler bağdaştırmalar yaparak ezberleyebilirsiniz.
-Kişinin kapasitesi nedir bilemem fakat zorlandığınız alana yürürseniz başardığınızı görünce motive olursunuz.
-Sınava çalışırken gelecekte istediğiniz hayatı unutmayın fakat hayallere de dalıp gitmeyin.
-Çıtayı yüksek tutun. Şurası olsa da olur derseniz orası olmadığında kendinizi çok aptal hissedersiniz.
-Kendinizi ödüllendirin. Dikkatinizi dağıtan veya daha tatlı gelen şeyleri hep sonucu aldığında ödül olarak koyun. Mesela o telefonu yarım saat bırakıp kendinize bir soru sayısı belirleyin ve ben bunları şu sürede bitirirsem 10 dk internette dolaşıcam deyin.
-Çok çalıştınız artık çalışmaktan başınız ağrıyor. Baş ağrınızı uyuyarak dışarı çıkarak geçirebilirsiniz. Çok zorlandığınız anda bırakın yoksa bu ilerde sizin soğumanıza neden olur.

7 Şubat 2013 Perşembe

Bir şeyler yazmaya çalışırken kelimeler arasında boğuluyorum. Çıkmaya çalışırken yoruluyorum sonra üzerime gelen karanlığa fırlatıyorum kalemi. 

11 Mayıs 2012 Cuma

Bir şey


Her şey tek bir dokunuşla başlar. Tek bir öpüşle. Sonra gelen her şeyi ten devam ettirir. Tenin uyumu.. ten ne kadar çok uyuyorsa birbirine her dokunuş bir mutluluğa dönüşür. Parmak uçları hayat verir sana, dudakları kalbine dokunur. Bırakmak istemezsin sımsıkı sarmak istersin. Sarılmak sarılmak öpmek. Kalbinden geçen budur beynini dahi bastırır o kalp atışları. Göğsüne yattığında saçlarını okşar ellerin, daha sıkı sarar. Kalbin bırakmak istemiyor işte! Kendine çeker öpersin dudaklarından. Kokusu sarhoş eder seni, dudakları tiryaki.
Her şeyin bittiği yerde başlar bir şey.
“Gitme” dökülür ağızdan. “Gitmem gerek” denir buna cevap. Göğsüne yattığında başını kaldırıp öper duygular. “Korkuyorum. Sen gidince her şeyin bitmesinden.” derse titrek ince bir ses “Korkma hiçbir şey bitmeyecek.” Diye korur onu güçlü ses. Ve giderken “yine geleceğim.” tesellisi ile gözlerden dökülür bir damla yaş.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Sen

Öyle çok bağlanmak istiyorum ki öyle çok sarılmak istiyorum ki; tekrar istiyorum her şeyi. Ama geri istemiyorum. Sen olmayacaksın. Gitmek zorundayım.

10 Temmuz 2011 Pazar

İç ki

Beynimin içindeki nöronlar o kadar karışmış ki birbirine ne yapmak istediğimi, ne yaptığımı, ne yapacağımı bilmiyorum. Tek istediğim huzur… Huzur ama o huzuru nasıl yakalayacağımı da bilmiyorum. Mutsuzum evet. Mutlu gözüksem de mutsuzum. Benim karakterim bu. Hep bir eksiklik, üzgünlük yaşıyorum. Huzura kavuşsam da huzursuz olurum ben eminim.
Düşünüyorum da her zaman böyle miydim? Galiba veya hayır. Ne yapacağım ben? Ne? Bunu sormaktan bile kaçıyorum bazen. Kaçmayı bırak sormuyorum.
Her ne yaparsam yapayım ben sıkılıyorum. Ruh halim belki böyle. Her an suratım asık ve memnuniyetsizim. Benim için hayatta hep “I giorni” çalıyor. Tam doruk noktasına gelmişken tuşların bir anda her şey düşüyor. Hüzünlü halini alıyor hayat. Bitti diye beklerken aslında bitmiyor hep devam ediyor benim elimde olmadan. İnişli çıkışlı. Hep aynı duyguyla. Gülüşlerim gözyaşlarım hep birlikte.
Çünkü ben buyum; belki de bu yüzden piyano çalmak istiyorumdur. O hüznümü kontrol etmek için. Hayatımı kontrol etmek için. Benim elimde olmadan olaylar gelişmesin diye, ben gözyaşlarım içinde sigarayı elime almayayım diye. Ya da her içtiğimde ağlamaya başlamayayım diye.
Hayat benim ol istiyorum artık. Artık sana sımsıkı sarılmak istiyorum kendi hayatımmış gibi. Kendi hayatımı sahiplenmek istiyorum. Olayların beni etkilemesine izin vermemek istiyorum. Üzülmemek istiyorum. Hayatın bana toz pembe gelmesini istiyorum.
Toz pembe bir hayat içinde elimden geleni yapıyorum. Belli amaçlarım var şuan gerçekleşmese de. Şuan o amaçlarım için çalışmasam da. Şuan içiyorum, her an içiyorum sabah akşam. Rahatlamak için, içimdeki huzura ulaşmak için. Yalnız kalabilmek için, kendim olabilmek için. Yalnızlıktan korktuğum için. Sana sarılmak için, sensizlikten korktuğum için.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Vamos !






Barcelona Barcelona bebeğim. Bir buçuktan az buçuk daha fazla olan şehir nüfusu tarih ve eğlence şehri olarak geçiyor. Çoğunluğunda Katalanlar  yer alıyormuş. Katalanların başkenti  dersek daha doğru bir bilgi olur. Katalunya özerk bölgesi*  Ne kadar bu mükemmel şehre 2 saat uzaklıktaki bir kamp ormanına gidecek olsak da eminim o mükemmel Akdeniz kokan şehri gezdirirler.
Biraz araştırma yapıyorum, bilgi çalıyorum ama bunu yapmadan da olmaz. Şehrin simgesi olan Sagrada Familia kilisesi olan göz bebeği kilisemiz 1882de yapımı başlamış hala bitmemiş. Tabiri caizse “bitmeyen kilise” olarak da adlandırılıyormuş. Mimarlarının ömrü yetmemiş, ruhları şad olsun. Güzeller güzeli İstanbulumuzla 1985 yılında kardeşmiş ve aynı istanbuldaki gibi istiklal caddemsi çok önemli bir caddesi varmış. Bütün eğlenceler, müzeler, barlar, cafeler buradaymış. Las Ramblas Caddesi* Şehrimiz gayet yeşil ve mavinin adeta sevişme noktası. Modernliği unutmayalım. Şehir, şehir düzenlemesi sistemiyle kurulmuş, muhteşem ormanlara ve şehrin adına sahip önemli mi önemli Barcelona Limanına sahip. Görülesi yerlerden. Gelişmiş metro sistemine de sahip.
Yemekleri bizimkilerle benzer ne de olsa Akdeniz değil mi? Onlarda can onlarda kan. Yemekler zeytinyağlıymış çokta severim. Ağırda değilmiş bu arada. Balıklarını yemeden gitmememiz gerekirmiş.
Gelelim insanlarına. Benim görme fırsatım olmadı fakat benim biriciklerim Orkun Kırça ve Ender Besler canlarım ön hazırlıkta tanışma fırsatı buldular. Şehirde gördükleri sıcaklıkla Barcelona ya aşık olan çift hayatlarında gördükleri en güzel şehir olarak nitelendiriyorlar. Motel ararken takım elbiseli bir adam toplantıya yetişmesi gerekirken onlara yardımcı olmuş ve motellerin olduğu sokağa 5 dkda götürüvermiş. Yani burdan çok cana yakın ve sıcak insanlar olduğunu anlıyoruz. Akdenizin etkisi var tabiki burada. İnsanları hakkında bilgi verirken şunu belirtmeden geçemeyeceğim. İspanya İspanyol erkekleri ile meşhurdur bunu biliyoruz. Yakışıklı bir şehrin yakışıklıları olur tabi ki. Kumral güzellerinin olduğu bir şehre gidiyorum işe bak ve hepsi kaslı. Göbeklilerini saymıyorum onlar kaideyi bozmaz şekerim. İngilizceleri bizim gibiymiş zorluk çekmeyeceğimi düşünüyorum inşallah.
Hayalim olan şehre gidiyorum galiba. Hem sıcak hem kaslı erkekler. Ayrıca 2 günde benim hayalimi yaşayan bu 2 insanı da çok kıskanıyorum. Orada oldukları süre boyunca eşcinseller festivali ve TİESTO konserine katılmışlar. Hem de 800.000 kişinin katıldığı. Sıfırları koymakta zorluk yaşadım o kadar.
Oraya gitmeyi dört gözle bekliyorum. Oraya gidip Flamenko dansı öğrenmek için sabırsızlanıyorum.
Adios… Hasta la Vista baby J