16 Kasım 2010 Salı

Kızıl

Eskiden severdi onu. Çok severdi. Çok acı çektiğini bilirdi çok üzüldüğünü. Kıyamazdı ona. Canıydı işte. Hem güldüğü hem de sıkıldığıydı. Yanında isteyip de uzak tuttuğuydu. Ama aşktı o aşığıydı. Sevgilisiydi biriciğiydi. Onunla ne çok gülmüştü, ne çok ağlatmıştı ama sonra sarılmıştı sonsuz sevgisiyle sarılmıştı. Güldürmüştü yine, kendi uydurduğu isimleri kulağına söylemişti çırılçıplak. Gözleri yaşlı güldürürdü onu. O da içten gülerdi onunla. Arada ona ihtiyacı olmadığını hissederdi ama bir gün biteceğini düşününce bile onsuz yapamayacağını bilirdi. Onu çok sevdiğini bilirdi. Biraz sıkardı onu minik kız. Çok sorun yapar büyütürdü. Onu da üzdüğünü ilişkisini sıktığını da bilirdi ama ne yapabilirdi ki o canıydı ve onu hiçbir zaman kaybetmek istemiyordu. Hep yanında olmasını istiyordu. Hala da öyleydi hala da yanındaydı ama geçen yıllardan sonra gözlerinde pırıltı kalmamıştı yakışıklı adamın. Evet, sıkılmıştı ondan bu küçük kızdan. Minicik bedeninden, minik ellerinden, yaşlı minik gözlerinden, yatağında uyuyuşundan, uzun kızıl saçlarından, ağlamalarından, karışmalarından, üzülmesini istemiyordu. Ama artık ipek saçlarını okşamak, yumuşacık saçlarından öpmek, onu güzel gecelerden sonra kollarında uykuya uğurlamaktan da sıkılmıştı. Artık güçlü kalbi bu küçük beden için atmıyor ondan uzaklaşıyordu. Hâlbuki minik kalp sadece onun için atıyordu, onun gözleriyle yaşıyordu.
Minik kız gün geçtikçe bu soğukluktan üşüyordu. Kalbini bu dondurucu soğuğa rağmen sıcak tutmaya çalışıyordu. İçindeki aşkı korumak istiyordu. Zarar görmemeliydi o çünkü o korunmasız ve çok âşıktı. Ne olursa olsun ona aşkla bakıyordu. Vurgundu ona onsuz yapamıyordu işte. Güvenmek istiyordu, onu kaç defa bırakmasına rağmen güvenmek kendini ona adamak istiyordu.
Dayanmak istiyordu işte. Onunda kalbinde aşkını canlandırabilirdi. Buna inanmak istiyordu. Bunu denerken çok yoruluyordu. Eğer kendine dönerse her şeye değmiş olacaktı. Gözlerindeki sönmüş, donmuş bakışları gördükçe kalbine hançerler giriyor, aşkına zarar veriyordu. Bağırmak istiyordu, çığlıklar atmak. Neden neden diye ağlamak istiyordu. Neden sevmiyorsun ? neden dokunmuyorsun bana? Ne değişti bunca yıldan sonra? Yapamıyordu ama bütün suç ondaydı. Onu çok sıkmıştı, onu değiştirmeye çalışmıştı. Bunu hak ediyordu. Bu üzüntüyü içinde hak ediyordu.
Gece yine aynı yatağa girdi onunla. Diğer tarafa döndü yakışıklı adam. Kendine çekti, öpmek istedi o ince dudaklarından. Kafasını çevirdi, istemedi onu. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü burnunun üstünden kayarak yatağa aktı. “son kez sevişelim” dedi. Son kez dokun bana sonsuzluğu hissedeyim bedeninde. Erkeğinde süzüldü gözyaşları yatağa. Yakınlaştı ona, sarıldı, öptü boynundan. Kokusunu içine çekti. Yapamam dedi. Belli ki hiç sevmiyordu, sevmek dışında istemiyordu da bu bedeni. Yataktan kalkmaya hazırlanırken gözyaşlarını silerken minik eller tuttu onu. “Gitme” dedi. “Yarın olmayacağım burada, son kez sarıl bana.” Bunu kıramadı yakışıklı adam. Minik kız girdi koynuna, ağladı, öptü ve uyuyakaldı sonra.
Sabaha karşı uyandı bavulunu toplamak için. İlaçlarını alması lazımdı. Bavulumu sonra da hazırlarım dedi nasıl olsa gidecekti. İlacını aldı 1 tamın yarısını kırdı her zaman ki gibi. Durdu, düşündü. Gitmeliydi ondan çok uzaklara. Hepsini aldı ilaçlarının, onsuz yaşayamazdı zaten. Yaptığı doğruydu. Bu ilaçların 2 tanesi bile komadan çıkamamasına sebep olabilirdi. Hepsini aldı, 8 tane. Yattı sevgilisinin yanına. Koynuna girdi yine. Mırıldandı yakışıklı adam, iyi misin diye. Çıplak bedeniyle yanaştı ona onaylar gibi. Erkek saçlarından öptü, daha sıkı sarıldı.
Kalbindeki acıyı hissedebiliyordu kızıl saçlı minik kız. Bir şey yapamıyordu ondan uzakta olacaktı artık. Adamın istediği olacaktı işte. Son hatırladığı da sıcak bir beden olacaktı. Çırpınıyordu içinde. Ama yine de bu acı adamın onda yaşattığı acıya erişemiyordu, gözlerindeki soğukluğa, onu istemeyişine.
Uyandı yakışıklı adam. Sevgilisini uyandırmaktı ilk işi. Kocaman bir öpücük kondurdu saçlarına. Bedeni soğuktu miniğinin. Çıplak uyumuştu yine ondan olmalıydı. Daha sıkı sarıldı ona ısıtmak için. “sevgilim” diye mırıldandı kulağına. Öptü pamuk omuzlarından. Tepki vermedi miniği. Dün geceden yorgun olduğunu düşündü. Onun kızıl saçları kadar güzel ve sıcak bir gece olmuştu. Kızılının dediği gibi  “ateşli” böyle tepkilerine mırıldanması, uyanmak istememesi gerekirdi kızılının. Hiç tepki vermedi. Dünden yorgun olduğunu düşündü. Kendine çevirdi onu ve solmuş dudaklarını gördü. Gülen yüzü birden gerilmişti. Ne yapacağını bilemedi. Sarstı sarstı. Ağlamaya başladı. Bağırıyordu artık. Kızılım her şeyim çığlıkları yükseliyordu yataktan. Yatağın yanında duran komidinde boş ilaç kutusunu fark etti. Gözlerinden kızılının davranışları geçti. Ona soğuk davranması, hiç bırakmak istememesi, hep sarılması öpmesi. Bu süreçte hep yanında olmuştu onun. Doktora birlikte gitmişler. Birlikte ağlamışlardı çok üzüldüğü zaman, hep onu mutlu etmeye çalışmıştı. Atlatacaklarına inanıyordu ama atlatamamışlardı işte. Doktoru hep ondan dert yakındığını, istemediğini sandığını söylüyordu. Hâlbuki yakışıklı adam daha sıkı sarılmıştı ona. Hiç bırakmayacak gibi.Dün endişelenmişti onun için. Neden yine başında beklememişti ki sabaha kadar. Koynunda güvende sanmıştı, koynunda ölmüştü kızılı.
Kızıl minik kızın yüzü donuktu fakat gülümsüyordu. Dün gece mutluluktan sonsuzluğa ulaştığı gibi şimdi de gerçek sonsuzluğa ulaşmıştı sevdiğinin kollarında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder