22 Kasım 2010 Pazartesi

Anti-sizlik!


Evet, sevmiyorum sizi. Sevmiyorum sevmiyorum sevmiyorum işte! Sevmek zorunda da hissetmiyorum ayrıca. Bu konu biraz bana tuhaf geliyor. Ne bileyim yalnızca bu konuda yüzde yüz ben haklıymışım havalarındayım. Çünkü sizi sevmek bana mümkün gelmiyor. Sevemem hayır hayır olmaz. Sevemem işte mümkün değil.
Siz bir kere gözümde ürkütücüsünüz ve vahşisiniz. Diğerlerinin aksine siz vahşisiniz işte. Doğanız hala böyle. Nasıl sizin üstleriniz bizi rahatlıkla parçalayabiliyorsa sizde hala bu özellikleri taşıyorsunuz.
Bir kere sinsi sinsi bakıyorsunuz hep. Her an bir şey yapacakmış gibi. Azgın bir erkek gibi üzerime atlayacakmış gibi. Çok korkunç. Ve o gözleriniz hep “tehh, ben neler gördüm” gibi bakıyor. “Sen kimsin ki!” bir alay var işte. Bunu sevmiyorum. Sanki tehdit eder gibi bir havanız var bizlere. Şunu yap bunu yap der gibisiniz. Hâlbuki biz sizden üstünüz bir kere. Bunu kabullenememiş yaratıklarsınız. Gerçi ben sizi atsam dışarı, karnınızı doyurabilecek vahşiliğinizi hala koruyorsunuz.
     Çok yumuşaksınız ayrıca, zayıf da. Yumuşaklar benim hoşuma gitmez. Bir kere size dokununca elimde değil tüm vücudumda değişik bir irkilme oluyor. Ay ne oluyor diyorum, içim kalkıyor, tüylerim diken diken oluyor.
      Ve en önemli konuya gelelim. Nankörsünüz siz. Biz kimiz bilmezsiniz. Umursamazsınız da zaten. Bir yemek yerken yüzümüze bakar, sürtünürsünüz iğrenç iğrenç. Yapmacık sevgi gösterileri işte. Sonra “Gel kızım!” “Gel oğlum!” gibi seslenişleri takmaz, kendi cool aleminizde takılırsınız. İşiniz oldu mu gelirsiniz yanımıza.
        Siz öyle bir şeysiniz ki sanki o kısık gözlerinizle baktığınızda içimde sakladığım bütün sırları bilirmiş gibi bir havaya bürünüyorsunuz. Neler gördüm ben der gibi demiştim ya. Aynen öylesiniz. Sanki içimizi okuyan yaratıklar! Hiç beklemediğimiz bir anda, o kadar sakin ve dinkinken sakin yolumuzda yürürken bir anda önümüze çıkan pislikler! Sizi sevmiyorum evet evet bu yüzden sevemem. Hiç sevemem hem de. Belki de size olan bu sevgi duygusuyla ben doğmadım, bunun yerini iğrenme tahammülsüzlük aldı.
        Bıktım rüyalarıma girmenizden. Devamlı üzerime atlayıp en güzel rüyalarımı zehir etmenizden. Haftalarca veya aylarca sizi görmekten bıktım. Rüya yorumlarımın zorluk ve güçlük getirmesinden bıktım. Sizi sevmiyorum anladınız mı artık! Karşılıklı sevişmiyoruz işte. Defolup gidin hayatımdan.
       Tek sevindiğim alerjimde kedi tüyüne olan alerjim bu arada. O yüzden sağlığım içinde çekip gitmelisiniz.

       Ne satanistim, ne hayvan düşmanıyım, ne psikopatım ama sizi hiç sevmiyorum. Sev-mi-yo-rum. Sevmek zorunda da hissetmiyorum kendimi. Evet kediler size sesleniyorum! Beni rahat bırakın!

2 yorum:

  1. - benim de bir yazım var. ama sadece başlangıcını yazabildim.
    >> karanlık bir odanın içinde, tek başına, elinde bir kalem önünde bir parça kağıt. odadaki tek ışık içine çektiğin o dumanıyla sigaran. karanlıkta turuncu bir nokta. yalnızlık bu mudur diye düşünürsün. hayat bu kadar mıdır ? birden dikkatini başka birşey çeker. yazdıklarını bile göremediğin o anda birşeyi fark edersin. bu dünyanın neresinde olursan ol onu unutmaman için elinden geleni yapan bütün insanları yavaş yavaş öldüren bir katil. "tik tak". kendine has o kahkasıyla güler sana. insana çektiği acıları, tatlı anılarını hatırlatır. acınası yalnızlığına güler. hayallerine asla ulaşamayacağını söyler. yalnızsın işte diye bağırır kendince. son sigaranda bitti. kendince duymamazlıktan gelir herkes ilk başta. ama ondan kaçışları yoktur...
    -ne diyosun devamı ne olmalı. sen devam et.

    YanıtlaSil
  2. Devamı olmalı tabi. Ama ben devam edemem. Senin yazın o.

    YanıtlaSil